| | 183 ile 217 Arası Kitapdaki Tüm Cevaplar (Kitabın sonları) | |
| | Yazar | Mesaj |
---|
S€D@T Yönetici
Mesaj Sayısı : 317 Doğum tarihi : 22/01/96 Kayıt tarihi : 13/04/09 Yaş : 28 Nerden : İstanbul
| Konu: 183 ile 217 Arası Kitapdaki Tüm Cevaplar (Kitabın sonları) Paz 20 Ara. 2009, 18:14 | |
| SAYFA 183
2.a) Mecnun: Aşık Leyla: Sevgili Nevhel: Yardımsever Zeyd: Dost İbn-i Selam: Aşık Mecnun'un Babası: Şefkatli Leyla'nın annesi ve babası: Zalim
b) Leyla: Hikayenin baş kahramanlarından birisi Zeyd: İkinci derece kahramanlardan birisi Nevhel: İkinci derece kahramanlardan birisi İbn-i Selam: İkinci derece kahramanlardan birisi Mecnun'un babası: İkinci derece kahramanlardan birisi Leyla'nın annesi ve babası: İkinci derece kahramanlardan birisi
SAYFA 184
c) Tarihimizde veya günümüzde var olması mümkün değildir. Çünkü bu kahramanlar hayal ürünü kahramanlardır.
3.a) Bu olaylar arasında "aşk"ın yaşanışı bakımından bir ilişki vardır. Ahmet Yesevi'nin peygamber sevgisi, Tahir ile Mecnun'un aşk anlayışları bunu göstermektedir.
b) Mecnun, yalnız kalmak ve aşkını yalnız başına sadece kendisiyle yaşamak için çöllere düşmüştür.
c) Hikayede birçok mekan vardır. Ancak sadece Kâbe ile ilgili tasvir yapılmıştır.
d) Hikayedeki mekanlar, şairin kafasında kurguladığı hayali mekanlardır. Ancak bazılarınının gerçekle ilişkisi de vardır. (Çöl ve Kâbe)
5.a) "Aşk, vuslat binasını sağlamca kurup mana aleminde seninle beni buluşturdu;" ... "Sen halini değiştirme; Leyla ne diye Mecnun olsun?"
b) Aşk, insanı insan yapan en büyük erdemdir.
c) Evrenseldir. Çünkü günümüzde de aşk teması işlenmektedir.
6) Sadece aşk unsuru kendimize ve çevremize aittir. Diğer unsurlar kendimize ve çevremize ait değildir.
8.a) "Mesnevi Geleneği" dir.
b) Mesnevi'nin Özellikleri: -Beyitler kendi arasında kafiyelidir. -Aruzun kısa kalıplarıyla yazılır. -Beyit sayısı sınırsızdır. -Olayların yaşandığı zaman belirsizdir. -Beş mesneviden oluşan esere "hamse" denir. (İlk hamse sahibi şair Ali Şir Nevai'dir.)
9) Mesnevi'de anlatılan olaylar zamanımızdan farklıdır.
10) Anlatıcı herşeyi bilen bir anlatıcıdır. Bu yüzden "İlahi bakış açısı" kullanılmıştır.
SAYFA 185
12) telef olmak, yanıp tutuşmak, adak adamak vs.
13) "Leyla ile Mecnun mesnevisi Acemlerde (İranlılar) çoktur, Türklerde ise yoktur. Sen de dünyaya gizli bir hazine çıkar" sözleri üzerine yazmıştır.
14.a) İkisinde de aşk teması işlenmiştir. Ancak birinde peygamber aşkı, diğerinde beşeri aşk işlenmiştir.
b) Fuzuli, "Su Kasidesi" adlı eserinde peygamber övgüsünü dile getirmek için kaside şeklini tercih etmiştir. Ancak Leyla ile Mecnun eserinde olaya bağlı kalındığı için mesnevi şeklini tercih etmiştir.
Anlama Yorumlama 1) İkisinde de yazılı bir metin olmadan sözlü olması nedeniyle bir ilgi vardır.
2) Leyla ile Mecnun mesnevi geleneğine bağlı olduğu için manzumdur. Ancak Tahir ile Zühre mesnevi geleneğine bağlı değildir.
3.a) O dönemlerde hemen hemen her şiirde aşk konusu işlenir.
b) Aşk duygusu insanoğlu varolduğu sürece yaşanabilir.
**ÇME DEĞERLENDİRME1) E 2) D 3) C 4) D D Y D Y 5) E 6) E 7) A E
SAYFA 192 1) İzleyicilere oyunun başladığını bildirmek ve izleyicilerin dikkatini perdeye yoğunlaştırmak amacıyla okunur.
2) Karagöz, söylenenleri yanlış anlayan, neşeli, halktan birisidir. Hacivat ise okumuş, kültürlü, düzgün konuşan birisidir. (Hangisini kendinize yakın bulursanız onu seçin)
3.a) Oyunda güldürü yanlış anlamalarla sağlanmaktadır.
b) NOT: K: Karagöz, H: Hacivat K: Dur Hacivat şaka yaptım H: Bırak birader sakalımı yordun H: El-cinni melacinni, kör cini. Estane mestane kuru kuzu kestane K: Amin, amin… Kabak çekirdeği, sarı leblebi. Amin H: Aman Karagöz’üm, nedir bu işler K: Kafanı kırsın geyiklerle keşişler
4) (Kişilik özellikleri 2. sorunun cevabında verilmiştir)
5) HACİVAT: Of… KARAGÖZ: (Penceresinden)… HACİVAT: Bir yar-i… HACİVAT: Maşallah… KARAGÖZ: Lebbeyk? HACİVAT: Akşam-ı… KARAGÖZ: Senin de…
SAYFA 193
6.a) Verilen ifadeler, yanlış anlamanın yanı sıra imparatorluğun bazı milletlerinin de telaffuzları metnin güldürü unsurunu sağlayan ögelerdir.
b) Halk söyleyişleri ve kullanımları ile sa****k açısından bir benzerlik vardır.
7.a) (Karagöz’ün anlatımı forumumuzda mevcut. Bu sorunun cevabı da orda mevcuttur)
b) Osmanlı İmparatorluğu’nun farklı din, ırk ve dillerin bir arada yaşadığı bir yapıya sahip olduğu hakkında bilgi verir.
Türk Halk Tiyatrosu geleneğine bağlıdır.
9) Gülüp rahatlamanın ve neşelenmenin yanı sıra hiçbir ağacın kesilmemesi gerektiği kıssadan hisse olarak algılanmaktadır.
SAYFA 195
1) Ali Asker ile Sururi duydukları davul sesinden bir düğün olduğunu zannederler. Sorduklarında da onun bir düğünden değil, bir pehlivan güreşinden gelen davulun sesi olduğunu öğrenirler. Güreşleri izlemek için Pınarbaşı’na giderler ve orada gördükleri pehlivanlar hakkında konuşurlar.
2) Ali Asker (Acem) Garson (Bursalı Göçmen) Yahudi
3) Metne göre sesini (taklit) kullanmaktadır. Ayrıca bir mendil ve sopayı da araç olarak kullanırlar.
4) Halk Tiyatrosu geleneğine bağlıdır.
5) Aralarındaki en büyük benzerlik yazılı bir metin olmadan sözlü olarak gösteri yapmalarıdır.
SAYFA 199
1)-Cücenin anahtarı kapının üzerinde bırakması -Kavuklu'nun düğün alayını yönetmesi -Kavuklu'nun yeni bir ev araması -I. Zenne'nin kocasını aramak için gelmesi -Pişekar'ın Kavuklu ile karısını barıştırması.
2) Pişekar'dır.
3) Pişekar: Baş aktördür. Hali vakti yerinde, bilgili, orta sınıfın temsilcisidir. Alaycı bir İstanbullu olarak yansır.
Kavuklu: Başındaki kavuğu ile kurnaz ve zeki, komik hareketleri ve ince zekasıyla oyunu sürükleyen bir tipdir.
(Hangisini kendine yakın bulursan onu seç)
4) Taklit: Pişekar - Bir arabacıyı çağırır gibi yaparak hem onun yerinde hem de kendi yerinde konuşması. Benzetme: Kavuklu - Senin gibi tımarhane düşkünü Kavuklu - "İhtiyar" söz mü? Bir patlıcan dört değnek sok, işte bizim beygir.
Yanlış Anlama: Pişekar - Efendim, "Bir müşkülünüz mü var?" dedim, yani bir işiniz mi var? Kavuklu - Evet, bir dişimiz var, iki babamız. Sen bizi hindi çobanı mı zannettin?
Anlamazlıktan Gelme: Pişekar - Nasıl Ali? Kavuklu - Sade Ali. Pişekar - Maşallah, Sade Ali Efendi.
5) Halk Tiyatrosu Geleneği'ne bağlıdır.
SAYFA 200
1) Sahne Modern Tiyatro: Bolca dekorların kullanıldığı bir sahne özelliği vardır. Karagöz: Beyaz bir perdeye ışık yansıtılmasıyla düzenlenen bir sahnede sergilenir. Meddah: Sen olmaksızın bir topluluk karşısında anlatıma dayanır. Orta Oyunu: Basit birkaç dekorun bulunduğu tam olarak sahne denemeyecek tarzda halk önünde oynanır.
Müzik Modern Tiyatro: Opera, opera komik, operat, bale ve müzikli komedi müziğin kullanıldığı tiyatro eserleridir. Karagöz: Tef ve nereke kullanılır. Meddah: Müziksiz gerçekleştirilir. Orta Oyunu: Müzik kullanılarak gerçekleştirilir.
Tipler Modern Tiyatro: Tiyatro eserine göre tipler değişir. Karagöz: Belli tipler vardır. (Karagöz, Hacivat, Ermeni, Rum, Yahudi, Bebe Ruhi, Tuzsuz **** Bekir...) Meddah: Meddahın anlattığı hikayedeki tipler, onun taklidiyle canlanır. Orta Oyunu: Bilirli tipler vardır. (Kavuklu, Pişekar, Zenne, Cüce)
Dekor Modern Tiyatro: Profesyonelce hazırlanmış, eserle ilgili bolca dekor kullanılır. (eşya, renk, ışık, araç, gereç) Karagöz: Beyaz perde arkasından ışık yansıtılmasıyla kurulan bir sahnesi vardır. Dekorlar içinde "göstermelik" denilen figürler kullanılır. Meddah: Dekor kullanılmaz. Orta Oyunu: Basit bir dekor kullanılır.
2) Türk Tiyatrosu a) Geleneksel Türk Tiyatrosu 1-Karagöz 2-Orta Oyunu 3- Meddah 4- Köy Seyirlik Oyunu
b) Modern Türk Tiyatrosu 1-Komedi 2-Trajedi 3-Dram
SAYFA 201
1-E 2-A 3-B 4-C 5-C 6-B 7-E 8-C 9-C
SAYFA 202
9- Y D D D D Y
10- Şeyh Muhammet Küşteri - Küşteri Meydanı Hacivat - semai fasıl şaman - baksı
11-D Y Y Y D
12) Karagöz, kararsız, rahat, gözü pek ve serbest olması bakımından orta oyunundaki Kavuklu ile benzerlik göstermektedir. Çünkü Kavuklu da **** dolu halleri ve şakalarıyla oyunu sürükleyen kişidir.
Hacivat da medrese görmüş, nezaket düşkünü ve kibarlık budalası, ukala haliyle, orta oyununda okumuş, hali vakti yerinde, orta sınıfı temsil eden Pişekar'a benzer.
| |
| | | S€D@T Yönetici
Mesaj Sayısı : 317 Doğum tarihi : 22/01/96 Kayıt tarihi : 13/04/09 Yaş : 28 Nerden : İstanbul
| Konu: Geri: 183 ile 217 Arası Kitapdaki Tüm Cevaplar (Kitabın sonları) Paz 20 Ara. 2009, 18:14 | |
| SAYFA 205
1) Latifi, tezkiresini oluştururken Osmanlı ülkesinde yetişen bilgili, güzel söz söyleyen veya başka bir ülkede doğup Türk şairleri yoluna giden şairleri tezkiresine almıştır. Tezkiresine aldığı şairlerin meziyetlerinin ve üstünlük sebeplerinin neler olduğunu, hayat hikayelerini, eserlerini, eserlerinin özgün olup olmadığını araştırmıştır.
2) Latifi’ye göre şiir, edebi açıdan üstün, edebi zevke hitap eden, özgün buluşlarla zenginleştirilmiş, edebi sanatlar bakımından da iyi işlenmiş olmalıdır. Şair de bilgili, güzeli ve çirkini ayırt edebilen, kültürlü, şiir üzerine bilgisi iyi olan, zarif bir insan olmalıdır. Latifi’nin bu düşünceleri şiire ve şaire edebi açıdan bir yaklaşım olduğu için bu düşüncelere katılmamak mümkün değildir.
3) Ahmedi hakkındaki en kapsamlı yargı; “Şiiri ehliyetine, gazelleri marifetine göre değildir.” yargısıdır. Latifi bu yargıyı verirken ilk olarak Ahmedi’nin hangi bilim dallarında bilgili olduğundan, yazdığı eserlerinin şiir meclisinde itibar görmemesi dolayısıyla Şeyhi ile münasebetinden ve eserlerinden verdiği örneklerden sonra sonuca olaşmıştır.
4) Latifi, tezkiresini Ahmedi’yi övmek veya yermek için yazmamıştır. Sadece, Ahmedi’yi edebi bakımdan tarafsız bir değerlendirme yaptığını gösterir.
5) Ahmedi-Sivas-Murat Han Gazi devri-Batınî ilimlerde bilgilidir (Geometri, tıp…)-Şiirlerinde güzellik yoktur. Edebi yönü zayıftır-Şiirlerinin beğenilmesi, Şeyhi’nin onun adına bir kaside yazması-Şiir üstünlük, estetik ve edebi açıdan eşsiz olmalıdır-Divan’ından, İskendername’den örnekler vermiştir-Şiir ehliyetine, gazelleri marifetine göre değildir.
6.a) Şairlerin hayatı – Şairlerin ilmi yönü – Şairlerin edebi yönü – Devrin sanat anlayışı – Eserlerden örnekler
b) Tezkirelerin ve edebiyat tarihinin devrin sanat anlayışını, şairlerin hayatını, ilmi ve edebi yönlerini incelemeleri ve eserlerinden örnek vermeleri bakımından aralarında benzerlik vardır. Tezkireler için, döneminin edebiyat tarihleri olduğu söylenebilir.
SAYFA 206
7.a) Alınan paragraf tezkirede Ahmedi’nin anlatıldığı kısmın ilk paragrafından bir bölümdür.
b) Alınan paragrafta günümüz Türkçesine göre bazı ses değişimlerinin olduğu görülmektedir. .beg : bey .di : de- .it : et- .ol : o Bunun dışında Arapça ve Farsça sözcüklerin kullanıldığı, düz yazı dilinin de sade olduğu görülmektedir.
Tezkire, Latifi’nin bilgili ve kültürlü, şiir sahasında edebi kültürü ve zevki olan birisi olduğunu göstermektedir.
9) Okuduğumuz ve beğendiğimiz şairlere yer verirdik.
SAYFA 210
1) Evliya Çelebi, rüyasında Hz. Peyagmber’i görmüş, “Şefaat Ya Resulullah” yerine “Seyahat Ya Resulullah” deyince yollara düşmüştür.
2) Evliya Çelebi şöyle bir yöntem izlemiştir: -Ulaşılmak istenen yere gidiş için yapılanlar -Ulaşılan yerin dış görünümünün tanıtımı -Ulaşılan yerin tarihi ile ilgili bilgi verilmesi -Ulaşılan yerde dikkati çeken mekanların tanıtımı -Ulaşılan yerdeki insanların tanıtımı -Dönüş yolculuğunda görülen yerlerin anlatılması -En sonunda eve ve ev halkına ulaşma
3) (Bu sorunun cevabını metni okuyarak yapabiliriz.)
4.a) Bazı sözcüklerde ses değişimlerinin olduğu görülmektedir. Bunun dışında son derece sade bir dil kullanılmıştır. Ayrıca yerel ağız özellikleri de (Erzurum ağzı) yansıtılmıştır. .Kandan : nereden .Anda : onda, orada yigirmi : yirmi .tokuz : dokuz
b) şita: kış kân: maden ocağı; bir şeyin kaynağı müşebbek: şebeke haline sokulmuş olan, ağ ve kafes gibi örülmüş olan vefret: çokluk, bolluk badıncan: patlıcan vasi’atü’l aktar: tarafları, yanları geniş olan rahisatü’l es’ar: yiyeceği, içeceği ucuz efvah-ı nas: halkın ağzı, lisanı darb-ı mesel: atasözü berf: kar zalûm: çok zalim olan sâkin: oturan, ikamet eden
5) En ünlü gezginimizdir. – Eserinde sade bir dil kullanmıştır. – Anlatımı içten, sıcak, biraz da abartılıdır. – Seyahatname’si türünün en önemli eseridir.
SAYFA 213
1) İnsan: Nakış – Küçük alem – Şehir – Bitki – Melek - Hayvan
2) Şekle göre insan, hayvan ile melek arasında yer almaktadır. Bunlardan herhangi birisine dahil olmak insanın kendi elindedir.
3) Hipokrat “İnsanlık nedir?” sorusuna “Yüksek mevkide iken tevazu göstermek, fakir olduğu halde cömertlik etmek ve başa kakmadan iyilikte bulunmaktır.” diye cevap vermiştir. Bu tanıma katılmamak mümkün değildir.
4) Katip Çelebi, şekildeki gibi sıralama yapsaydı; önce soyut bir kavram olan “insanlık”tan başlayacak, insanın varlık olarak ne gibi ayrıcalıklarının olduğu belirterek “insanın imtiyaz”ını belirleyecek buradan “insan”ı varlık olarak ele almış olacaktı. En sonunda da “insanın üstünlüğü”nün sebeplerini açıklayacaktı. Bu sıralama soyuttan somuta doğru bir gidişi göstermektedir.
5) Ruh, akıl, öfke, dimağ gibi soyut kavramları vali (ruh), vezir (akıl), münafık vezir (öğüt), hazinedar (dimağ) gibi somut kavramlar kullanarak somutlaştırmıştır. Bunun sebebi anlatılanların zihinde daha iyi canlanmasını sağlamaktır.
6) Yazar, düşüncelerini ispat etmek için pek çok benzetmenin yanı sıra, ayetlerden ve Hipokrat’tan örnekler vermiştir. Bunları kullanmasının nedeni de anlatılanların zihinde daha iyi canlanmasını sağlamaktır.
7) İnsan: İnsan küçük alemdir ve büyük alemde ne varsa onda vardır. İnsanın Üstünlüğü: İnsan, ruh ve beden bakımından bütün hayvanlardan üstündür. İnsanın İmtiyazı: İnsan, insan olmakla kainatın en üstün yaratığı olmuşsa da bu şarta bağlıdır, insan bu şarta riayet etmekle insandır, bu da ilim ve sağlam ameldir. İnsanlık: İnsana mahsus olan zati faziletlerin bütünüdür.
İnsanın melek gibi olabileceği gibi, hayvan gibi de olabileceği yönündeki tespitidir.
9) Günümüzde yaşasaydı “insan” kavramıyla ilgili olarak yaptığı tespitlere dünyanın değişen ve gelişen bir o kadar da insan için zararlı hale gelen yapısının etkisini de dahil ederek değerlendirmelerde bulunurdu.
SAYFA 215
Tarih Sade Nesir: Ziyafet-i Sultan Ahmed Han, Serdari-i Mehmed Paşa, Koçi Bey Risalesi. Sanatkarane Nesir: Hamse
Seyahat Sade Nesir: Seyahatname Sanatkarane Nesir: (Boş bırakılacak)
Tezkire Sade Nesir: Latifi Sanatkarane Nesir: (Boş bırakılacak)
İlmi Eser Sade Nesir: Tuhfetü’l-ahyar Sanatkarane Nesir: (Boş bırakılacak)
Dini Eser Sade Nesir: (Boş bırakılacak) Sanatkarane Nesir: Dürretü’t Tac
Mektup Sade Nesir: Şikayetname Sanatkarane Nesir: (Boş bırakılacak)
2) Nergisi’nin Hamse’sinde seci daha yoğundur. Çünkü Nergisi anlatımdan çok sanat göstermeyi amaçlamıştır. Bu nedenle anlam ikinci plana itilmiş, ahenk ön plana çıkmıştır.
3) Örnekleme Amacıyla Yazılanlar: Seyahatname-Latifi Tezkiresi-Serdari-i Mehmed Paşa-Koçi Bey Risalesi-Tuhfetü’l ahyar-Naima Tarihi
Öğretmek ve Sanat Yapmak Amacıyla Yazılanlar: Şikayetname-Durretü’t Tac-Hamse
4) Sade Nesir: Cümleler kısa ve açıktır. Bilgi vermek ve bir düşünceyi ifade etmek amacıyla yazılır. Dini, tasavvufi, tarihi, kültürel, ilmi ve edebi konularda yazılmıştır.
Sanatkarane Nesir: Arapça ve Farsça sözcükler boldur. Seci boldur. Amaç sanat yapmaktır. Bazı tarih, ahlak eserleri bu nesir türüyle kaleme alınmıştır.
SAYFA 216
olçme ve Değerlendirme 1-E 2-C 3-B 4-A 5-D 6-D Y Y D Y Y 7-seci – antoloji – gezi yazısı – Evliya Çelebi – mektup
SAYFA 217
3. Ünite olçme ve Değerlendirme 1-E 2-C 3-A 4-E 5-D 6-E 7-Okuyana yol göstersin, mutluluk versin diye eserine Kutadgu Bilig (Mutluluk Veren Bilgi) adını vermiştir.
8-sehl-i mümteni – imge (mazmun)
9-Aşk = Şarap Tekke = Meyhane Aşık = Sarhoş Mürid = Saki
10-Evliya Çelebi = Seyahatname Katip Çelebi = Cihannüma Seydi Ali Reis = Mirat’ül Memalik Yunus Emre = Risalet-ün Nushiyye
11-D D D | |
| | | | 183 ile 217 Arası Kitapdaki Tüm Cevaplar (Kitabın sonları) | |
|
Similar topics | |
|
| Bu forumun müsaadesi var: | Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
| |
| |
| |